Görevimiz
boyunca meclis üyesi arkadaşlarımızla her perşembe akşamı
belediyede toplanırdık. Bu toplantılarda ben haftanın olaylarını
özetler, önümüzdeki günlerde yapılacaklar konusunda görüşlerini
alırdım. Bunun yanında ilçenin temel meselelerini enine boyuna
tartışır, sorunlara çözüm bulma konusunda beyin fırtınaları
yapardık.
Şehrin
ekonomisinin gelişmesi de gündem konularımızdan biriydi. O zaman
yürürlükte olan 1580 sayılı Belediye Kanunun sınırları
içerisinde yapabileceklerimizi çıkarmıştık.
Bunlardan
biri de “Şehirdeki ticaretin kolaylaştırılması” idi.
Hem
alıcıların, hem üreticilerin(satıcıların) buluştuğu yerler
pazaryerleri idi. Bu yerlerin hem satıcı hem alıcı için ferah ve
modern yerler olması herkesin talebiydi.
Aldığımız
bu temel karar sonucu ilçemizdeki tüm pazaryerleri konusunda ilgili
esnaf odaları ve diğer kuruluşlarla çalışmalar yaptık.
1-
Merkez pazaryeri
2-
Üretici pazarı
3-
Pazar Pazarı'nın Lalaşahin Garajına taşınması
4-
Pazartesi pazarının sabit pazar haline getirilmesi için imar planı
düzenlemesi.
5-
Toptancı hali için çalışma
6-
Balık Pazarı
Diğerlerini
de yazacağım. Ama şimdi bugün Balık Pazarı'nı anlatacağım.
Balık
pazarı geleneksel olarak köprünün yanından çağlayan parkına
giden setboyu dediğimiz arada kuruluyordu. Bu yer çok dar ve
sıkıntılıydı. Bir sürü istenmeyen olaylar meydana geliyordu.
İlk
düşündüğümüz yer Tahıl binasının arkasında, Yeniceli Kemal
lokantasının aradan girildiğindeki küçük boşluktu.
Burası
için bayağı düşündük ama kamulaştırma ve imar çalışmaları
uzayacağı için vazgeçtik.
Daha
sonra balık ile dere arasındaki ilişkiden yola çıkarak en güzel
yerin dere kenarında olması gerektiğine karar verdik.
Bunda
da bazı sorunlar vardı.
Öncelikle
setin içindeki alanlar DSİ'nindi. Her türlü tasarruf DSİ nin
izin ve onayına bağlıydı.
Bunun
dışında da ilçemiz deresi 1943 yılında çıkarılan “Taşkın
Sular Kanunu “ kapsamındaydı. Yani deremiz “fezeyan deresi”
idi. Bu yüzden bu dere yataklarında su akışını engelleyecek hiç
bir yapı yapılamazdı.
Bu
durumda “binalı” projemizden vazgeçip, daha basit ama daha
rahat ve geniş olan açık hava balık pazarı düzenleme projemizi
uyguladık.
Bina
olmadığı, suyu engelleyecek bir durum olmadığı için DSİ den
izin ve görüş alma gereği duymadık.
Sonuçta
şu an kullanılan yeri düzenledik.
Balık
pazarı hizmete girdikten bir iki ay sonra belediyede çalışırken
içeriye telaşla Aytül Hanım girdi.
“Başkanım
iki tane müfettiş geldi”
“Buyursun
gelsinler”
Geldiler,
selamlaştık,kendilerini tanıttılar. Hoş beş derken konuya
girdiler.
“Hakkınızda
şikayet var. Dere yatağı içine balık pazarı yapmışsınız”
“Evet
yaptık. Görmek ister misiniz?” dedim.
Benim
biraz işim olduğu için Onları o zaman Başkan yardımcısı olan
Mustafa BİLSEL ağabeyim ile birlikte gönderdim.
Mustafa
Abi'nin anlattığına göre gittiklerinde şöyle bakmışlar;
“Nerde
bu balık pazarı?” diye sormuşlar.
Mustafa
Abi'de oradaki tretuvarı ve set üzerinde takılı çeşmeleri
göstererek
“İşte
burası” demiş.
Adamlar
dalga geçtiğini sanmışlar. Onlar bayağı binalar bekliyorlarmış.
Durumu
görünce herhalde utandılar ki bana bile uğramadan direkt
gitmişler.
Ama
daha bitmedi.
Bu
sefer DSİ tutturdu. “Onu oradan kaldırın” diye.
“Resmileştirelim.
Projesini getirelim onay verin” dedik.
“Olmaz.
Taşkın sular kanuna aykırı. Onay veremeyiz” dediler.
“Orada
bir sürü otomobil ve ağaçlar olduğunu, suyun akışında
herhangi bir engelleme olmadığını, dolayısıyla yaptığımız
işin kanuna aykırı olmadığını” savunsak ta ikna edemedik.
Sonunda
biz de “karşı saldırıya geçme” kararı aldık. Elimizdeki
yasal yetkilerimizi çıkardık ve
“Madem
dere yatağı sizin tasarrufunuzda , oradaki her türlü çöp ve
pisliği temizlemek te sizin göreviniz. Yapmadığınız her gün
için 'şehir sağlığını tehlikeye atmaktan' işlem yapmaya”
hazırlandığımızı şifahi olarak bildirdik.
Bir
daha ne DSİ bizi aradı ne de biz onları.