KÜLTÜR MERKEZİ VE SİNEMANIN HİKAYESİ

Bizim gençliğimizde televizyon yaygın değildi. O nedenle ilçemizde kış geceleri tek aktivite sinemaydı.

 İki asıl işletmeci vardı. Biri Beldeşan Sineması, diğeri Atlas Sinemasıydı. 

Değişik zamanlarda sinema olarak kullanılan yerler ise, aklımda kaldığı kadarıyla şuralardı.

Beldeşan sineması Belediye Binasının yanında idi.
Hande Otelin olduğu yerin hemen yanında bir yer vardı. Atlas Sineması uzun yıllar orda idi. Daha sonra mezbaha yolunda, sanırım sonradan süthane oldu oraya taşındı.
Sinemaların son döneminde ise Hallaçoğlu sineması modern bir işletme olarak açıldı. 




Yazları ise bir kaç park ve yazlık sinemalar vardı.
Yazlık sinemalar, Derecik pasajı, Akın pasajı ve Birinciel Pasajı'nın üstünde idi. ( O zamanlar ilçe ticaretinde pasajlar moda idi. İncelemek gerekir) Bir de şu anda Belediye Binasının olduğu yerdeki yazlık sinemayı hayal meyal hatırlıyorum.

Öyle böyle derken, zaman çarkı dönmeye devam etti. Televizyonlar yaygınlaştı, siyah beyazken renkli oldu, tek kanaldan yüzlerce kanala çıktı. Sinemalar bir bir kapandı.
Beldeşan Sineması ise film niteliğini değiştirip kendini idare etmeye çalıştı.

1999 da göreve geldiğimizde sinemadan şikayetler yoğunlaşmıştı. Aynı zamanda kültürel eserlerin sergileneceği mekan eksikliği de gittikçe hissedilmeye başlanmıştı.

“Yeni bir kültür merkezi yapabilir miyiz?” diye düşündük. Şimdiki Öğretmen evinin olduğu yer bizden önceki dönemlerde belediye İmar Planına “Kültür Alanı” olarak işaretlenmiş. Doğal olarak 

buraya “göz diktik”. Ama yer Hazineden Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Genel Müdürlüğüne tahsisli olduğu için, o kurumun bu plana itirazı söz konusuydu. Sonuçta davayı onlar kazandı.


Biz yine döndük Beldeşan Sinemasına. Rahmetli Alaattin ÇOKAN ağabeyimiz oranın işletmecisiydi. Belediye ile yanılmıyorsam 20 yıllık sözleşmesi vardı. Onu oradan çıkarabilmek çok zordu. Kazanma ihtimali çok düşük ve yıllarca sürebilecek bir hukuk süreci gerekiyordu.


Alaattin ağabeye ilk teklifimiz , “işletmeciliğini gene sen yap ama söz ve karar merci belediye olsun” idi. Kabul etmedi.

Perşembe akşamları meclis üyesi arkadaşlarımızla yaptığımız toplantılarda bir sürü alternatif öneriler geliştirdik. Ama Alaattin Ağabey “nuh diyor, peygamber demiyordu”.










En büyük gerekçesi “Ben burada büyüdüm. Burası benim evim gibi. Hatıralarım, hayatım, bütün herşeyim burada. Burada öleceğim” . Çok duygusal ve kendince haklı idi.

İş kilitlenmişti. Ama sonunda bir toplantıda biz de konuya “duygusal” yaklaşmaya karar verdik.

Alaattin Ağabeye gittim ve “Abi eğer bize burasını bırakırsan buranın ismini Kazım Barış ÇOKAN Kültür Merkezi yapacağız” dedim.





Alaattin Ağabeyin tek oğlu Kazım Barış, ilçemiz gençlerinden 4 arkadaşı ile birlikte trafik kazası sonucu genç yaşta vefat etmişlerdi. Bu kazadan sonra Alaattin Ağabey yıkılmış, içine kapanmıştı.

Bizim teklifimiz karşısında çok şaşırdı. “Beni yüreğimden vurdun Hayri” dedi. Düşünmek için süre istedi.

Birkaç gün sonra Belediyeye geldi. Koca adam ağlayarak teklifimizi kabul ettiğini bildirdi. Karmakarışık duygular içindeydim. Bir yandan seviniyor, ama bir yandan da hüzünleniyordum.
Kolay değildi evlat acısı. Allah kimseye evlat acısı tattırmasın.




Gerekli işlemler yapıldı. Belediye Meclisi toplantısında Beldeşan Sineması'nın ismi “Mustafakemalpaşa Belediyesi Kazım Barış ÇOKAN Kültür Merkezi” olarak değiştirdik.



Bu aşamada iki konuda eleştiri geldi.
Birincisi “Kazım Barış Çokan kimdir? Ne iş yapmıştır? Hangi kültür dalında faaliyet gösteriyordu ki onun ismini kültür merkezine verdiniz?”
Elimizden geldiği kadar anlatmaya çalıştık ama... Bu eleştiriler bizden çok Alaattin Ağabeyi üzüyordu.

İkinci eleştiri ise rahmetli Osman DUMAN'dan gelmişti.
Biz sinemayı alabilmek için Alaattin ÇOKAN'a 20 milyar para vermişiz.
Kendisine kaç defa açıkladık. Belediyeden böyle bir paranın çıkma ihtimali mümkün değil. Kayıtdışı para çıkışı olabilir mi? Belediye kasası benim eczanenin kasası mı? “Ver şurdan 20 milyar” denilebilir mi? Böyle bir para çıkışında Hesap İşleri Müdürünün imzası gerekir. Ve hangi gerekçeyle bu para verilecek. Bir türlü ikna edemedik. 




Başkanlığım bittikten sonra bir ara konuştuğumda “siz o parayı belediyeden vermediniz” demişti. “Ya Osman abi sen iyice bunadın galiba. Biz 'o parayı' kendi cebimizden vermişsek demek belediye için iyi bir şey yapmışız. Bunun kötü yanı nerde? Hem senin söylediğin çok ters. Genelde Belediye Başkanları para alır, verdikleri nerde görülmüş?” diye takılmıştım.
Rahmetli sanırım bu fikr-i sabitle öldü.

 



Bütün işlemler bittikten sonra belediyeden para çıkmadan orasını nasıl restore ederiz diye düşünmeye başladık. Sonuçta Kültür Bakanlığı'na başvurmaya karar verdik. Konuyla ilgili olarak Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin BÜYÜKAKMANLAR'ı görevlendirdik. Arkadaşlarımızın çok uğraşmalarına rağmen düşündüğümüz parayı alamadık.



Sonuçta kendi imkanlarımızla restore etmeye karar verdik.
Hatırladığım kadarıyla şunları yaptık:
1- Koltukları değiştirmeden, yeni kaplama yaptık. Yeni koltuk alımına göre maliyeti % 85 azalttık.
2- Yer döşemelerini onardık. Gıcırdayan tahtaları değiştirdik.
3- Belediyenin arkasına açılan yere acil çıkış kapısı yaptık.
4- Salona klimalar taktık.





  

5- Işık ve ses düzeni yaptık.
6- Sahneyi imkanlar nisbetinde büyüttük ve yeniledik.
7- Sahne perdesini Vakıflar Bankası'na yaptırdık.
8- Akustik çok iyi idi. O yüzden duvarlara ellemedik. Sadece boya yaptık.
9- Fuayeyi düzenledik. Eski tuvaletleri yıkıp, erkek ve bayan olmak üzere 2 ayrı tuvalet sistemi kurduk.





 
10- Eskiden kütüphane ve belediye akaryakıt mezbaha işletmesi olan yeri sinemaya ekleyip alt katta sergi salonu oluşturduk.
11 – Sinema girişini ve merdivenleri düzenledik
12- Bir iki yıl sonra da sahne arkasındaki kulisi ve sanatçı odalarını yaptık.

Kültür Merkezi olduktan sonra Belediye olarak kültür ve sanat çalışmalarına hız verdik. Tiyatrolar, korolar kurduk. Sadece biz değil ilçede başta Kültür Sanat Derneği olmak üzere, okullar dernekler amatör tiyatro toplulukları bir çok sanatsal etkinliğe imza attılar.

Türkiye ile aynı anda vizyona giren filmleriyle ilçemize ailece gidilebilen sinemayı geri getirdik.
Sergi salonumuz hiç boş kalmadı. 

... ve sonra....