DİN Mİ? ... HOCALAR MI?
Sosyal medyanın hızla hayatımıza girmesi ile birlikte,
her şeyden anında haberdar olmaya başladık. Nerede dikkat çekici bir
görüntü, veya konuşma varsa herkesin elinde
bulunan kayıt cihazları ile birkaç saniyede dünyanın her yerine
ulaştırıyor. Söylenenler kayıtlı ve görüntülü olduğu için inkarı da
mümkün değil. Konuşurken sadece karşınızda bulunanlara değil bütün
dünyaya konuşmuş oluyorsunuz. Yeterli ve doğru bilgilere
sahip olmadan konuştuğunuzda, yanlışlarınızın meydana çıkması uzun
sürmüyor.
Dini konularda konuşanların yanlışlarına cevap verilmesi
biraz riskli görüldüğünden, ya da yanlış anlaşılma gibi durumların
meydana gelmemesi için uzun zamandır bazı
"dindar görünümlüler" meydanı iyice boş bulmuşlardı.
Bir grup "dindar görünümlüler" kadınların da öncelikle
"insan" olduğunu değil, sadece (burada yazmaktan utanç duyacağım için
yazamadığım sapık düşüncelerinin objesi)
erkeklerin bir malı olarak görüyor, pis pis sırıtıp, erkek tarafından
dövülmeyi "şükür" olarak görüyordu. Daha vahim şeyler de vaaz ediyorlar
da her gün sosyal medyadan duyduğunuz için tekrara gerek yok.
Bir grup "dindar görünümlü" de, efendilerinin insan üstü
güçleri ile! büyük işler başardığını, bir üfleme ile uçaklar
düşürdüğünü, depremleri engellediğini, mübarek ruhlar
toplantısında kararlar alma seanslarını anlatıyorlar. Kısaca "efendi
hazretlerinin" insan üstü güç ve keramet sahibi olduğuna o kadar
inanmışlar ki, kendi benliğini bırakıp efendisinde yok olmuşlar. Varsa
yoksa bilmem ne hazretleri. Dinden daha fazla kendi
hazretlerine değer veriyorlar. Dini değil "hazretlerini" anlatıyorlar.
Bir grup "dindar görünümlü" de var ki, onların işi de
devamlı olarak Atatürk ve ailesine, kurmuş olduğu Cumhuriyet Rejimi'ne
sövmek, hakaret etmek. O kadar iğrenç kelimeleri
kullanabilmek onların seviyesizliğinin ispatı ama maalesef onların da
dinleyicileri var. Onlar da her gün hakarete devam ediyorlar.
Nihayet bu birinci gruba Sn. Cumhurbaşkanı cevap verme
ihtiyacı hissetti. Yanlış anlaşılmaya müsait cümlelerini de ertesi gün
düzeltti. "Nereden girdim bu işe" demiş
midir?
Bilemem.
İnsanlara doğru dini bilgileri öğretmek ile vazifeli olan,
binlerce din adamı kadrosu bulunan Diyanet İşleri de Cumhurbaşkanının
uyarısından sonra, lütfedip konuştu.
Yuvarlak cümlelerle günü geçiştirdi.
Bunlarla kararlı bir mücadele görüntüsü verdi mi?
Kesinlikle hayır.
Diyanet İşleri Başkanlığını 1924 yılında kuran ATATÜRK' e
hakaret etme seanslarına, Diyanet İşleri müdahale edecek mi?
Zannetmiyorum.
Peki... İslamı dosdoğru bilen ve yaşayan, cesur, kararlı din adamı
yetiştirme gayreti var mı?
Cumhurbaşkanı, belirlediği yanlışlarda uzun vadeli bir mücadeleye girecek mi?
İnşeallah girer.
Yorumlarınız için teşekkür ederiz. Yorum için açıklama