GÜNLÜK AHLAK VE SİYASİ AHLAK

Yorum Ekle

Günlük yaşamımızda belirli ticari ve ahlaki kurallarımız vardır. Toplumsal değerlerimizdir. Nesilden nesile aktarılır. Toplum bir kişi hakkında karar verirken, iş yaparken bu özelliklere dikkat eder. O kişinin toplumdaki “değeri” bu kurallar çerçevesinde ölçülür
Ama nedense siyasi hayatta bu değerlere hiç dikkat etmeyiz. Tercih yaparken başka şeylere bakarız. Sonra da şikayet ederiz. Şikayet etmeye hiç hakkımız yok dostlar. .
Çünkü bilerek ve isteyerek seçim yapıyoruz. Seçimlerimizi sorgulamadığımız sürece çok “sızlanacağız”.
Şimdi bu değerleri günlük hayatta ve siyasette karşılaştıralım.


1- TEHDİT VE ŞANTAJ:
Bir kurumda görevliye gittiniz. Normal ve rutin bir işiniz var. Ama görevli sizin işinizi yapmak için sizden bir şeyler istedi. Bu görevliyi çok mu seversiniz? Veya ev sahibiniz “cep telefonunu bana vermezsen seni evden çıkarırım” dedi. Veya “ahlaksız teklif” diye bilinen teklife maruz kaldınız. Bu kişiler hakkında sevgi ve muhabbet mi beslersiniz?

Ama siyasette besleriz. “Bize oy vermezsen bankadan kredi alamazsın”, “Bize oy vermezsen seni/oğlunu/kızını işten çıkarırız”, “Bize oy vermezsen dükkanına vergi memurlarını yollarız”, “Bize oy vermezsen şehrine/köyüne/mahallene hizmet vermeyiz”
Bunlar genelde açıkça dile getirilmez , ama yerel olarak kulaktan kulağa, aba altından sopa gösterilerek söylenir. Bunu bir tek harbi olarak rahmetli Özal söylemişti. Gazetelere ilan vermişti. Ama sonuçta bu tehdit ters tepti ve efsane Bedrettin Dalan bile İstanbulda seçimleri kaybetti.

2- ÇALIŞMADAN, YORULMADAN, ÜRETMEDEN YAŞAYANLAR

Kendi kazandığınız parayı nasıl harcayacağınıza başkalarının karar vermesini ister misiniz? Tabiki hayır. Düşünün bir kaç arkadaş kendi alınterinizle çalışıp biriktirdiniz. Bunun la yatırım yapmaya karar verdiniz. Ama ne yapacağınıza kararı siz değil de bu kazanca 5 kuruşluk katkısı olmayanların vermesini ister misiniz?

Gelelim siyasete. İşçi, memur, köylü, esnaf, üretici ve sanayiciler tabiri caizse “köpek gibi” çalışıp , değer üretiyorlar. Kazanç sağlıyorlar. Bu kazançlarından da yasalar gereği vergi veriyorlar. Devlet bütçesini oluşturuyorlar. Elektrik ve su paralarını her şeye rağmen ödemeye çalışıyorlar. Ama bu devlet bütçesinin nasıl kullanılacağına tek başlarına karar veremiyorlar. Vergi vermeyen, “devlet yardımlarıyla “ geçinmeyi alışkanlık hale getirmiş kimselerin de “oy”” ları ile karar veriliyor.
Günlük hayatta bu duruma “kimin parasını kime veriyorsun?” diye efeleniriz. Ama siyasette... ?
Yanlış anlaşılmasın, tabiki devlet hepimizin devleti. Devlet bu durumda olan kişilere de bakacak, yardım edecek. Ama bu işin “meslek” hale gelmesini önlemek zorundadır. Oysa biz her yıl “sosyal yardım” alanların sayısının arttığını “övünerek” “bu yıl sosyal yardımlarımızı %50 arttırdık” diyenleri biliyoruz. Devletin görevi sosyal yardım alanların sayısını arttırmak değil, tam tersine azaltmaktır. Bu insanları “üretime ve ekonomiye” kazandırmaktır. Mustafa Kemal büyük öngörüyle yıllar önce böyle bir toplumun ne olabileceğini söylemişti. 
 


3- SÖZÜNÜ TUTMAYAN İNSANLAR 
 
Bir söz verip bu sözünü yerine getirmeyen insanlara toplumda pek hoş bakmayız. “Bırak onu ya yalancını teki” deriz. Bu tip insanlarla bir arada olmamaya çalışırız. Zorunlu kalmazsak selam bile vermeyiz. Yalan söylediğini farkettiğimiz zaman; “Atma birader”, “ufak at civcivler yesin”, “bana masal anlatma “gibi sözleri bu durumda söyleriz.
Peki siyasette nasıl yapıyoruz? Bu tip vaatleri ağzımız açık dinliyoruz. Bir çoğumuz aslında yalan söylendiğinin farkındayız, ama “olmayacak duaya amin” demekten zevk alıyoruz. Tabi durum böyle olunca siyasette “yalan söyleyenler” çoğalıyor. Bu durumdan yine toplum zarar görüyor.


4- KANDIRMACA

Bir müteahhite gittiniz. Yeni başlayacağı evin planlarını, bilgisayarda çizilmiş fotoğraflarını , hatta maketini gösterdi. Hoşunuza gitti. Pazarlık yaptınız. Anlaştınız. Ama ev ortaya çıkınca size gösterilen resimlerle ilgisi olmadığını gördünüz. Ne yaparsınız? Kandırıldığınızı, hatta dolandırıldığınızı düşünürsünüz. Hukuki yollardan hakkınızı aramaya çalışırsınız. Ama bu müteahhitle bir daha iş yapmazsınız.

Peki siyasette ne yaparız? Bu durumları çok yaşarız ama tepkimiz olmaz. Hatta tekrar iş yapmaya can atarız.

5- “ÇALIYOR AMA ÇALIŞIYOR”
En kızdığım sözlerden biri de budur. Bazı siyasiler için çok söylenir. “Adam çalıyor ama çalışıyor” diyerek övgüler düzeriz. Peki birader senin dükkanında, işyerinde çalışan elemanın senin kasandan çalsa, aynı şekilde “çalıyor ama çalışıyor “ diyebilir misin?
Bırak 5 yılı, 5 dakika içinde kapının önüne koyarsınız. Üstüne üstlük bir de dava açarsınız.

Sonuçta; günlük hayatta evimizi, ailemizi, işyerimizi, paramızı emanet etmeyeceğimiz, hatta arkadaşlık bile etmeyeceğimiz “ahlaki değerlere”, siyasette ülkemizi, şehrimizi, köyümüzü ve mahallemizi emanet etmekte hiç bir sakınca görmüyoruz. Hatta bununla övündüğümüz bile oluyor.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Yorumlarınız için teşekkür ederiz. Yorum için açıklama