Gazetede yayın tarihi:05.04.2018
Adaletsizlik ve haksızlığa hepimiz lafta karşı çıkarız. Hatta bazen daha da ileri gidip “Abi ben haksızlığa hiç gelemem, tepemin tası atıverir” diyerek nağme okuruz.
Dünyanın en adaletsiz seçim sistemi bizim ülkemizde
uygulanıyor. Seçim sistemini bir örnekle inceleyelim.
100 bin lira sermayeli bir şirket kuruyoruz. Bu şirketin
sermayesini de 550 hisseye bölüyoruz. 100.000 / 550 = yaklaşık 182 lira. Bu parayı veren 1 hisse
alıyor. Siz 50 hisse alıyorsunuz ve 50 X 182 = 9100 lira para ödüyorsunuz.
Şirketin Genel Kurul yapma zamanı geliyor. Kar payı dağıtımı,
yatırımlar, yönetim kurulu, müdürler, gayrimenkul alımı ve satımı gibi konular
konuşulacak.
Siz 50 hisse sahibi olarak takım elbiselerinizi giyip Genel
Kurula gidiyorsunuz. Ama o ne? Kapıda güvenlik sizi durduruyor ve “siz içeri
giremezsiniz” diyor. “Neden yahu? Benim 50 hissem var, ben bu şirketin
ortağıyım” diyorsunuz. “Mümkün değil beyefendi, sizi alamayız” diyor. Hiç
olmadı sebebini öğrenmek istiyorsunuz. “Neden?” diye soruyorsunuz güvenliğe.
“Şirketimizin istikrarı böyle gerektiriyor. En az 10.000 lira sermayesi
olmayanlar genel kurula katılamaz” cevabını alıyorsunuz. “Olur mu öyle şey ya?
Benim 50 hissem ve 50 oyum var. Onlar ne olacak?” diye dikleniyorsunuz. “10 bin
liranın üzerinde hisse alanlar, sizin hisseleri de temsil edecekler ve sizin
yerinize oy kullanacaklar.”
İşte bizim seçim sistemi bu. Ne kadar hakkaniyetli ve
adaletli bir sistem(!) değil mi?
Ama cevap hemen hazır: ”Bu sistemi biz getirmedik. 12
Eylülcüler getirdi. Sorumluluk bizde değil.”
Evet makul sayılabilecek bir cevap. Buraya bir nokta koyalım ve bir
başka konuya geçelim.
Emeklilik. Emekli olmak için belirli gün sayısında sosyal
güvenlik primi ödemek gerekiyor. Bu primleri ödeyince emekliliğe ve emekli
aylığı almaya hak kazanıyorsunuz. Ama olmuyor. Belirli bir yaşa da gelmeniz
lazım. Herkesin bildiği gibi “yaşa takılıyorsun”. Bunda ters bir şey yok. Olay
şimdi başlıyor. Emeklilik primini tamamlayan kişi yaşının dolmasını bekleyeceği
ve maaş alamadığı için çalışmaya devam ediyor. Ama sigortalı çalıştığı her gün
ileride alacağı emekli maaşını düşürüyor.
İnanılacak gibi değil. Eğer ben yanlış biliyorsam muhasebeci
arkadaşlara soralım. Bu da çok adaletli ve hakkaniyetli(!). Buna da cevap hazır
“Valla biz yapmadık. Demirel yaptı”
Tamam siz yapmadınız “kedi yaptı”. Ama siz seçimlerde oy
isterken “her türlü haksızlığı ve adaletsizliği” düzelteceğiz demediniz mi?
Şimdi niye “o yaptı bu yaptı” diye sıyrılmaya çalışıyorsunuz?
Hadi bunu da kabul ettik. Yapmadığınız şeylerden sizi sorumlu
tutmayalım. Peki ama o zaman bu ülkenin fabrikalarını neden satıyorsunuz? Şeker
Fabrikalarını siz mi yaptınız? Seka’yı , Et Balık kurumunu ve daha onlarca
sizin kurmadığınız tesisleri neden satıyorsunuz? Hem “iki ayyaş” diyeceksiniz,
hem de onların yaptıkları fabrikaları çatır çatır, “babalar gibi” satacaksınız.
Köylerin meralarını, muhtarlık otobüslerini ve diğer köy
tüzel kişiliğine ait malları siz mi yaptınız? Bir gram emeğiniz olmayan bu
mülkleri köylüye, yani asıl sahiplerine sormadan satarken neden aklınıza “biz
yapmadık” demek gelmiyor.
Lafta çok güzel şeyler söylenir. “Her türlü haksızlığı ve
adaletsizliğe karşıyız” diye nutuklar atılabilir. Ama ata sözümüz ne der :”
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”.
Saygılarımla, kalın sağlıcakla.
Yorumlarınız için teşekkür ederiz. Yorum için açıklama