İmar affında bu ayrıntıya dikkat
Kayıt parasını ödemiş, yapınızı kayıt ettirmiş, kat mülkiyetine geçmiş olmanız, yapınızın yıkımdan kurtulmuş olması anlamına gelmiyor. Çevre Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin “kaçak yapıların kayıt altına alınması” dediği, Başbakan’ın ise “imar barışı” olarak isimlendirdiği düzenleme, medyanın ve meslek kuruluşlarının “imar affı geliyor” yönlü açıklamaları eşliğinde, seçimler öncesinde alelacele ve kamuoyunda çok fazla tartışılmaksızın Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edildi. Bakan Özhaseki’nin verdiği rakamlara göre, yapılan düzenleme, ruhsatsız ya da kaçak olmasına karşın, çoğu halen iskan edilmiş durumda olan, elektriği, suyu, doğal gazı bağlanmış yaklaşık olarak 13 milyon bağımsız bölümü yani toplumun her kesiminden, her türlü siyasi görüşten çok geniş bir seçmen topluluğunu ilgilendiriyor. İktidar açısından hayati nitelik taşıyan bir seçim öncesinde ve doğal olarak iktidar partisi lehine bir seçmen algısı yaratması beklentisiyle yapıldığı anlaşılan bu düzenleme ile ilgili olarak hemen akla gelen soru, hukuki niteliği oldukça tartışmalı bu girişimin, gerçektende kaçak yapılara af getirip getirmediği. Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un, meslek odalarının da içerisinde olduğu çeşitli kesimlerce “imar affı” olarak nitelenen kısmı, yasanın 16. Maddesinde düzenlenmiş bulunuyor.
YAPINIZIN YIKIMDAN KURTULMUŞ OLMASI ANLAMINA GELMİYOR
TBMM
Genel Kurulunda kabul edilen söz konusu düzenlemeye göre, madde
metninde belirtilen bazı istisnalar dışında kaçak, ruhsatsız yapılar
kayıt altına alınacak, kayıt altına alınan yapılar hakkında, varsa
alınmış yıkım kararları ile varsa ödenmemiş idari para cezaları
ödenmeyecek. Bunun karşılığında kayıt altına alınacak yapının değerinin
yüzde 3’ü, kayıt bedeli olarak -bir bağımsız bölümün 100 bin TL olduğu
kabulüyle dahi, yaklaşık olarak 40 küsur milyar TL- vatandaş tarafından
devlete ödenecek. Eğer istenirse bir yüzde 3 daha yatırılarak kat
mülkiyetine geçilebilecek. Kayıt altına
alınıp, kat mülkiyetine geçecek geçmesine ancak, kayıt altına alınmış
olması ya da kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Ek-1’inci maddesinin
uygulanmasına engel teşkil etmeyecek. Bakan Özhaseki’nin, “O zaman bunları kayıt altına alıp, en azından çürük olmayanlara yeni imara geçinceye kadar izin vermek lazım”, Cumhurbaşkanı’nın da, “Ülkemizdeki imara aykırı yapılara hukuki çözüm getirdik. Kentsel dönüşüm ve planlı yapılaşmanın önündeki engelleri kaldırdık” diyerek
alenen ifade ettiği gibi, mevzuat açısından sorunlu binaların bu
niteliğini ortadan kaldırmayacak, yasal hale getirmeyecek. Yapılan
düzenleme, yapı sahiplerinin başvurusuyla kaçak ya da imara aykırı
nitelikleri net olarak belirtilerek kayıt altına alınacak yapıların,
yapı sahibi istemediği sürece yıkılmaması
konusunda herhangi bir taahhüt ya da garanti içermiyor. Söz konusu
yapılar, mevcut nitelikleriyle –kaçak ve mevzuata aykırı nitelikleri
özellikle tespit edilerek- üstelik de ciddi bir bedel karşılığında kayıt
altına alınıyor, yıkım kararları “idarenin kentsel dönüşüm ya da yeniden imar kararı alacağı tarihe kadar”-hemen
seçim sonrası da olabilir- erteleniyor. Daha açık ifade edersek, kayıt
parasını ödemiş, yapınızı kayıt ettirmiş, kat mülkiyetine geçmiş
olmanız, yapınızın yıkımdan kurtulmuş olması anlamına gelmiyor.
ESKİSİNE GÖRE DAHA ÇOK VERGİ VERECEK
Mevcut
durumda hakkında yıkım kararı bulunan binaların fiiliyatta zaten
yıkılmadığı, yasada yasak dense de bu binalara zaten elektrik, su,
doğalgaz bağlandığı bizzat Bakan Özhaseki tarafından ifade edildi. Para
cezalarının neredeyse tamamının tahsil edilmiş olduğu da göz önüne
alındığında, düzenlemenin vatandaş açısından sağlayacağı tek avantaj,
yapının yıkılacağı zamana kadar ipotek olarak kullanılabilmesi, alınıp
satılabilecek olması. Vatandaşın, kayıt parası yanı sıra, eskisine göre
daha çok vergi verecek olması da kazanç sayılır mı bilmem. Sonuç
olarak, söz konusu yasa/madde gerekçesi ve madde metninden
anlaşıldığı kadarıyla yapılan düzenlemenin, azımsanmayacak bir para
karşılığı kayıt altına alınacak yapıların hukuki statüsünü yani “kaçak”
olma niteliğini değiştirmeyeceğini, geleceğe dair herhangi bir şekilde
korunma garantisi vermediğini, dolayısıyla da “imar affı” olarak
nitelenmesinin doğru olmadığını belirtmeliyim. Tam tersi olarak,
yapılan düzenlemeyle, yasa kapsamında kayıt altına alınacak yapıların
geleceğine ilişkin olarak ilgili idarelere, kişiye ve yere göre
farklı/keyfi uygulamalar yapma konusunda ciddi “olanaklar sağlandığını”
söylemek, bu durumun aylarca önce yapılacağı açıklanmış olmasına karşın,
seçim sonrasına bırakıldığı anlaşılan kentsel dönüşüm yasası
değişiklikleriyle daha da pekiştirilmesini beklemek yanlış olmayacaktır.
Not: Halihazırda yapıldığı şekliyle
kentsel dönüşümün, deprem tehlikesini ortadan kaldırma konusunda ne
kadar işlevsel/başarılı olduğu konusu ise bugüne kadar yapıldığından
daha ciddi bir şekilde ele alınması gereken önemli bir tartışma konusu.
(İnternetten alıntıdır)
Yorumlarınız için teşekkür ederiz. Yorum için açıklama