Bizim
küçüklüğümüzde “efsane” olmuş iki dolandırıcı vardı. Biri Sülün Osman, diğeri
Raki namıyla maruf Güney Zobu.
Sülün Osman
cehaleti kullanır, taşradan İstanbul’a gelen vatandaşlara Galata Köprü, saat
kulesi gibi yapıları satardı.
Raki ise,
kolay para kazanma ve başkalarını kandırma peşindeki döviz karaborsacılarını
dolandırırdı.
12 Eylülden
hemen sonra “bankerler” ortaya çıktı. Yepyeni bankalar kuruldu bankerlerle “faiz”
yarışına girdiler. Onbinlerce insanımızın birikimleri, yatırımları güme gitti.
Sonra iş
biraz daha şekil değiştirdi. “Faiz” haram “kar payı” helal. Kombassan, Yimpaş
ve irili ufaklı onlarca firma “kar ortaklığı” vaadiyle serbest piyasa
ekonomisinde yerini aldı.
M.Ali
Ilıcak’ın gazetesinde vermediği televizyonları, Jet Fadıl’ı ve İhlaszedeleri de
unutmamak lazım.
Sırada
Parsdan vardı. Bu da Hükümet Erkânını “kandırdı, aldattı”.
Teknolojinin
gelişmesi ile dolandırıcılarda “çağ atladı”. Önce internetle başladılar, cep telefonları
ile devam ediyorlar. Taklit ve oyuncak ürünlerin satışıyla başlayan furya,
yabancı kızların (özellikle de Bulgaristan’dan) bazı “uyanık” Türk erkeklerini
söğüşlemesi ile devam etti.
İşin içine
“korkutma ve terör örgütleri” karışmazsa olmaz. Emniyetten aranıyormuş kurgusu
ile kendini komiser, müdür, savcı olarak tanıtan dolandırıcılar “terör
örgütünden kurtaracağı” vaadiyle aralarında hakim ve profesörlerin de olduğu
yüzlerce kişiyi dolandırdılar. Hala da devam ediyorlar. Sadece terör örgütünün
“markası” değişti.
Az kalsın
unutuyordum. Kitlesel dolandırıcılığa bir örnek daha vereyim. Bir zamanlar
ellerinde bond tipi çanta ile esnafa gelen takım elbiseli adamlar “biz
maliyeden geliyoruz” diyerek yüzlerce küçük esnafımızı “maliye bilmemnesi”
denilen bir naylon gazeteye abone yapmışlardı.
Neden bu
kadar kolay dolandırılıyoruz?
Dolandırıcılar
bizim zaaflarımızı ve değerlerimizi ustaca kullanıyorlar.
Korkularımızı
kullanıyorlar. Kutsal değerlerimizi kullanıyorlar. Kolay para kazanma dürtümüzü
kullanıyorlar. Özellikle erkekler için cinselliği kullanıyorlar.
Dolandırılmamak
mümkün mü? Kesinlikle mümkün değil. Çünkü dolandırıcılık zeka işidir. Her zaman
bizden daha zeki insanlar olacaktır. Bunların çok küçük bir kısmı da bu
zekalarını kötü niyetlerle kullanacaklardır.
Ama dolandırılma
riskimizi azaltmak, kolay lokma olmamak bizim elimizdedir.
En büyük
silahımız aklımızdır. Aklımızı kullanmak zorundayız. Şüphe ve sorguyu
yaşamımızdan eksik etmemeliyiz. Ticarette, siyasette ve hayatın her alanında
“acaba?”, “neden?”, “nasıl?” sorularını çok sık kullanmalıyız. Aklımızı kimseye
emanet etmemeli, körü körüne “biat” denilen akıl tutulmasına yakalanmamalıyız.
Her şeye
rağmen yine de aldatılıp kandırılırsanız çok fazla üzülmeyin. Sayın
Cumhurbaşkanımız bile birkaç defa aldatılıp, kandırıldığını söylemedi mi? Bizim
kandırılmamızın lafı bile olmaz.
Sağlıcakla
kalın.
Yorumlarınız için teşekkür ederiz. Yorum için açıklama